Kurbağalama yüzme tekniğinin zengin bir yarışma tarihi vardır, îlk çağlarda yanşmalarda yer alan ilk yüzme tarzıdır. Bir zamanlar yüzücülerin kurbalağama yarışlarında su altında yüzmeleri tehlikeli olduğu gerekçesi ile, kurallarla yasaklanmıştı.
Çünkü bir çok yüzücü suyun altında uzun süre kalmayı deneyerek baygınlık geçiriyordu. Kurallar 1950′lerin sonlarında yarışların büyük kısmının yüzeyde gerçekleşmesini sağlayacak şekilde değiştirildi.
Günümüzde yüzücüler sadece starttan ve her dönüş sonrasında bir çekiş ve bir ayak vuruşu dönemince suyun altında kalabilirler. Bu dönem sonrasında vücutlarının bir kısmı özellikle başları her vuruş döneminde suyun normal düzeyinin üzerinde görünmelidir.
Kurbağalama stilinde yüzücüler yan-dairesel kol çekişleri ve birçok adı olmasına rağmen çoğunlukla “kamçı”olarak adlandırılan ayak hareketlerini kullanırlar.
Kurbağalama, yüzme stillerinin en yavaş olanıdır. Yüzücüler, ayak vuruşu döneminde itici kuvvetin evrelerinde büyük bir güç meydana getirselerde,bacakları çekerken bu gücün büyük kısmını harcarlar. Bu da onların diğer stillere oranla ortalama hızlarını oldukça düşürür. İleri dönük hızda büyük devirsel değişimler kurbağalamayı diğer yüzme sitilleri içersinde en yavaş kılar.
Günümüze değin, birçok uzman kurbağalamanın düz vücut pozisyonunda yapılması gerektiğine inandı.1970′lerde vücudu yunus gibi dalgalandırılan kelebeğe benzer bir stil gündeme geldi. Bu stile “dolfin”ya da “Avrupa Stili” kurbağalama adı da verilir. Ancak en çok “dalgalı kurbağalama” olarak anılır. Bu tarzı yakalamak uzun çalışma ve zaman alacaktır.
Bununla beraber yüzücülerin, ayak vuruşu sırasında, başlarını kollarının arasından aşağı doğru indirmeleri sayesinde, vücutlarına aerodinamik bir görüntü verebilirler. Ayrıca bacaklar yerine gelirken baş tekrar yükselebilir.